28 Eylül 2014

Oğlum'a... Bir Yaz Günlüğü...


1 yaşından sonra çok hızlı büyümeye başladın oğlum. Bebeğiyle her anını geçirebilen şanslı annelerden biri olsam da zamanın nasıl geçtiğini anlamadım desem olur.

Bebekliğin o kadar sakindi ki, hep böyle devam edeceksin diye düşünüyordum ama sen her geçen gün daha da hareketlenmeye başladın oğlum. 1,5 yaşından sonra ise büyüme hızın ivme kazandı sanki,  dün daha bebekmişsin gibi davranıyorken sana, birden çocuk oldun.  Halbuki daha dün gibi, ilk adımlarını atmaya başladığına heyecanlanmamız. Şimdi seninle koşuyoruz, çim sahalarda top oynuyoruz, parklarda çok eğleniyoruz.

Yazın gelmesiyle seni alıp Ege sahillerine kaçtım hemen. Kuşadası’ndaki yazlığımızda aldık soluğu, tabii yazlığımızın imkanları da senin daha da hareketlenmene zemin hazırladı doğrusu.
Evimizin etrafındaki parklarda saatlerce vakit geçirdik seninle. Defalarca kaydıraktan kayıyordun mesela, yorulmadan, pes etmeden. Salıncak öncelikli tercihin değildi, şöyle atlamamış olmak için biraz sallanıyordun o kadar, sonra biraz tahterevalliye biniyorduk karşılıklı, sonra da başlıyorduk demirlere  tırmanmaya.





Her gün akşamüstü futbol oynamaya gittiğimiz, sahildeki çim sahalardan hele çok zor alıyordum seni, hep ağlayarak! Anneannen birkaç sene sonra hiç alamayacağımı söylüyor!. Basketbol sahası da top oynamaya bayıldığın yerlerden, o top betonda zıplıyor ya tamam. Bir de abilerini izleye izleye potaya top atmak istiyordun, artık defalarca kaldırıyordum seni atamasan bile atmışsın gibi seviniyorduk.



Sen pusetinde, sahilde, güneşi batırarak yürüyüşler de yaptık seninle, çim alan gördüğün zaman ki sahil boyu her yer çim hemen inip çimlerde koşmak istiyordun, mutlaka durup sen yoruluncaya kadar koşuyorduk sonra.



Tüm yaz boyu her gün denize girdin diyebilirim, bebekliğinden beri zaten denizi çok seviyorsun. Aslında suyu seviyorsun, doğduğun günden beri banyo yaparken 1 kere bile ağlamadın aksine hep güldün, mutlu oldun, büyüdün, şimdi her akşam kendin banyonun önüne gidip bekliyorsun ya da anne “bıcı bıcı” diyip, elimden tutup beni banyoya götürüyorsun.

Bu yaz, günün büyük bir bölümünü denizde geçirdik, defalarca denize girip çıktın, saatlerce kumdan kaleler yaptık, bazen ben senden çok oynadım,  bir sürü arkadaş edindin, senden büyük küçük farketmeden.



Kollukla yüzmeyi öğrendin, artık derinlerde birlikte yüzebiliyoruz. Bir de yaz sonuna doğru iskele merdivenlerine çıkıp atlama sevdası oldu sende, çıkıp çıkıp atladın, nasıl mutlu olduğunu büyüdüğünde videolarında izleyebilirsin oğlum.



Kova, kürek, tırmık, süzgeç, bot, kolluk, bu yazın vazgeçilmez deniz gereçleri oldu, bunların yanı sıra bir de boy boy, renk renk toplarını taşıdık denize ama tabi her seferinde başkalarının topu, kovaları, kürekleri daha ilgini çekti hep onlarla oynamak istedin. Paylaşmayı seviyorsun ama oyuncaklarını, kovanı küreğini vermekten hiç çekinmedin.



Bir tek toplarını uzun süreli paylaşamıyorsun, o da senin zayıf noktan. Topa bebekliğinden beri gol dedin, bunda babanla birlikte izlediğiniz futbol maçlarının payı büyük. Sonra  bizler “neredeymiş annesi?”, “dedesi gelmiş mi?” diye sana sorarken,  söylediğin birçok kelimenin sonuna –si eklemeye başladın ve topun adı senin için “golsi” oldu ve bunu çevremizdeki herkes öğrendi!  



Çok arkadaş canlısısın, sahilde, parkta gördüğün çocukların hemen yanına koşuyor, onlarla oynamak istiyorsun. Yeri geldi onların da seni oyunlarına dahil ettikleri zamanlar oldu, çook mutlu oldun, ben de senin o heyecanla oyunlara dahil olmanı, başka çocuklarla heyecanla iletişim kurmaya çalışmanı keyifle izledim. Yeri geldi dahil edilmediğin oldu, çok üzüldün, uzaktan izledin abilerini ablalarını, tekrar tekrar gitmek istedin, bana baktın gidebilir miyim der gibi, sonunda o dudağın büküldü ya, ben kahroldum. Seni kaptığım gibi kaçtım o anlarda, biz başka çocuklarla oynadık.
İnanılmaz bir hayvan sevgin var, sokaktaki kediler, köpekler, sitedeki ördeklerimiz, kuşlar, karıncalar, kuzular, atlar hepsini çok seviyorsun. Sık sık çiftliğe gittik atları sevdin, midilliye bindin, öpmek istedin, izin vermedik çok kızdın, kuzuları, keçileri besledin. Tavus kuşunun arkasından koştun. Her gün sabahları ve akşamları ördeklerimize bakmaya gittik onları besledik, geçen sene kovaladıkları gibi kovalamadılar bu sene bizi. Sokaktan geçen tüm kedileri pisi pisi diye bahçeye çağırdın, komşumuzun kedisine severken yapmadığın kalmadı, sitemizin kurt köpeğinin adı senin için kurtsi oldu. Geceleri kurtsiyi büyük bir mutlulukla, ellerinle, kemiklerle besledin, hiç korkmadan.



Sokağımızdaki 6 yaş grubu kızlar en sevdiğin arkadaşların oldu, onlara  kızlaaaaaaar diye seslenmeye başladın. Sen kızlaaaar dedikçe koşarak bize geliyorlardı çok mutlu oluyordun sonra ilk onların isimlerini öğrendin.



Birden dilin çözüldü sonra bıcır bıcır konuşmaya başladın, herşeyi  net söyleyemesen bile sürekli konuşmak istiyorsun. O kadar çok kelime söylemeye başladın ki, sonra  bazı kelimelerin sonuna –si eki takmaya başladın. Annesi, dedesi, babası, annanesi, teyzesi, abisi, ablası,  golsi (top), kurtsi (kurt köpeğimiz), atsi (at) , açsi (açılmasını istediğim birşeyi söylerken.), sen o –si ekini ekledikçe biz çok eğlendik annecim. Çevremizdeki herkes de öyle konuşmaya başladı sonra  “nerdeymiş Kaan’ın golsisi??”, “ Aaa kurtsi nerde kurtsi??” gibi. Komşularımız ise özellikle onlara teyzesiiii diye seslenmene bayılıyordu. 3 kelimeden oluşan cümleler kurmaya başladın 20 aylıkken. Atatürk’ü öğrendin, her Türk bayrağı gördüğümüzde dahi heyecanlanıp Atatürk Atatürk ! diyorsun veya o ay yıldızı, bayrağımızı nerde görüyorsan, oyuncaklarda, arabalarda, evlerde, çizgi filmlerde bile görsen Atatürk diye yıkıyorsun ortalığı, çok mutlu oluyorum.

Yazın sonlarına doğru bisiklet merakın başladı. Kocaman bisikletlere binmek istedin. Arada dedenin bisikletiyle gezdirdik seni. Yetmedi senden büyük arkadaşlarının bisikletlerine binmek istedin, onlar evin önünden geçtikçe çıldırıyordun, sonra seni de bindiriyorduk, tuta tuta. Kendi binebileceğin bisikletler hoşuna gitmiyordu, ayaklarının henüz pedallarına yetişmediği büyük bisikletlerin peşindeydin, söz verdik önümüzdeki yaz alacağız sana annecim.

Dedene inanılmaz düşkünsün oğlum, onunla birlikte yemek yiyor, denize gidiyor, duş alıyor, ve hatta son günlerde geldiğimiz noktada beraber uyuyorsun! Dedenin sana olan sevgisini ise kelimelerle anlatmam imkansız, dünyası oldun diyebilirim. Anneannene ise ayrı düşkünsün, hep gözü senin üstünde olsun istiyorsun, dans ederken bile anneannen sana bakıp, alkışlayıncaya kadar anneanne diye bağırıyorsun, yaz başında annesiiii diye seslenirken, şimdi tezauratlarla anneanne diyorsun, bayılıyorum, özellikle yemek yaparken de merakından kucağından inmiyorsun, beraber parklara yürüyüşlere gidiyorsunuz. Karşılıklı birbirinize çok düşkünsünüz.




Bir de bu yaz baban seni çooooook özledi oğlum, ben senden henüz 1 gün bile ayrı kalmamışken o aylardır görmüyor, sadece 1 kez 2 günlüğüne gelebildi yanımıza, o yüzden onu anlamam ve hislerine tercüman olmam mümkün değil. Sadece fotoğraflarınla ve videolarınla yetindi, çok çok çooook özledi! Telefonda “alooo baba??” dediğin zaman ona eridi, bitti.



Seninle koca bir yazı böyle bitirdik oğlum, sen büyüdün, çocuk oldun…
Ve sen oğlum, büyüdükçe, paylaşımlarımız arttıkça, birlikte geçirdiğimiz her an, çok çok daha keyifli olmaya başladı. Hiç konuşmadan, bir an göz göze bakışıp güldüğümüz oluyor, bayılıyorum… Büyüyorsun oğlum ve ben, büyümeni an be an yaşayabildiğim için çok mutluyum…



Seni çooook seviyorum…





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder