1 yaşından sonra çok hızlı büyümeye başladın
oğlum. Bebeğiyle her anını geçirebilen şanslı annelerden biri olsam da zamanın
nasıl geçtiğini anlamadım desem olur.
Bebekliğin o kadar sakindi ki, hep böyle devam
edeceksin diye düşünüyordum ama sen her geçen gün daha da hareketlenmeye
başladın oğlum. 1,5 yaşından sonra ise büyüme hızın ivme kazandı sanki, dün daha bebekmişsin gibi davranıyorken sana,
birden çocuk oldun. Halbuki daha dün
gibi, ilk adımlarını atmaya başladığına heyecanlanmamız. Şimdi seninle
koşuyoruz, çim sahalarda top oynuyoruz, parklarda çok eğleniyoruz.
Yazın gelmesiyle seni alıp Ege sahillerine
kaçtım hemen. Kuşadası’ndaki yazlığımızda aldık soluğu, tabii yazlığımızın
imkanları da senin daha da hareketlenmene zemin hazırladı doğrusu.
Evimizin etrafındaki parklarda saatlerce vakit
geçirdik seninle. Defalarca kaydıraktan kayıyordun mesela, yorulmadan, pes
etmeden. Salıncak öncelikli tercihin değildi, şöyle atlamamış olmak için biraz
sallanıyordun o kadar, sonra biraz tahterevalliye biniyorduk karşılıklı, sonra
da başlıyorduk demirlere tırmanmaya.
Her gün akşamüstü futbol oynamaya gittiğimiz,
sahildeki çim sahalardan hele çok zor alıyordum seni, hep ağlayarak! Anneannen
birkaç sene sonra hiç alamayacağımı söylüyor!. Basketbol sahası da top oynamaya
bayıldığın yerlerden, o top betonda zıplıyor ya tamam. Bir de abilerini izleye
izleye potaya top atmak istiyordun, artık defalarca kaldırıyordum seni atamasan
bile atmışsın gibi seviniyorduk.
Sen pusetinde, sahilde, güneşi batırarak
yürüyüşler de yaptık seninle, çim alan gördüğün zaman ki sahil boyu her yer çim
hemen inip çimlerde koşmak istiyordun, mutlaka durup sen yoruluncaya kadar
koşuyorduk sonra.
Tüm yaz boyu her gün denize girdin
diyebilirim, bebekliğinden beri zaten denizi çok seviyorsun. Aslında suyu
seviyorsun, doğduğun günden beri banyo yaparken 1 kere bile ağlamadın aksine
hep güldün, mutlu oldun, büyüdün, şimdi her akşam kendin banyonun önüne gidip
bekliyorsun ya da anne “bıcı bıcı” diyip, elimden tutup beni banyoya
götürüyorsun.
Bu yaz, günün büyük bir bölümünü denizde
geçirdik, defalarca denize girip çıktın, saatlerce kumdan kaleler yaptık, bazen
ben senden çok oynadım, bir sürü arkadaş
edindin, senden büyük küçük farketmeden.
Kollukla yüzmeyi öğrendin, artık derinlerde
birlikte yüzebiliyoruz. Bir de yaz sonuna doğru iskele merdivenlerine çıkıp
atlama sevdası oldu sende, çıkıp çıkıp atladın, nasıl mutlu olduğunu
büyüdüğünde videolarında izleyebilirsin oğlum.
Kova, kürek, tırmık, süzgeç, bot, kolluk, bu
yazın vazgeçilmez deniz gereçleri oldu, bunların yanı sıra bir de boy boy, renk
renk toplarını taşıdık denize ama tabi her seferinde başkalarının topu, kovaları,
kürekleri daha ilgini çekti hep onlarla oynamak istedin. Paylaşmayı seviyorsun
ama oyuncaklarını, kovanı küreğini vermekten hiç çekinmedin.
Bir tek toplarını uzun süreli paylaşamıyorsun,
o da senin zayıf noktan. Topa bebekliğinden beri gol dedin, bunda babanla
birlikte izlediğiniz futbol maçlarının payı büyük. Sonra bizler “neredeymiş annesi?”, “dedesi gelmiş
mi?” diye sana sorarken, söylediğin
birçok kelimenin sonuna –si eklemeye başladın ve topun adı senin için “golsi”
oldu ve bunu çevremizdeki herkes öğrendi!
Çok arkadaş canlısısın, sahilde, parkta
gördüğün çocukların hemen yanına koşuyor, onlarla oynamak istiyorsun. Yeri geldi
onların da seni oyunlarına dahil ettikleri zamanlar oldu, çook mutlu oldun, ben
de senin o heyecanla oyunlara dahil olmanı, başka çocuklarla heyecanla iletişim
kurmaya çalışmanı keyifle izledim. Yeri geldi dahil edilmediğin oldu, çok
üzüldün, uzaktan izledin abilerini ablalarını, tekrar tekrar gitmek istedin,
bana baktın gidebilir miyim der gibi, sonunda o dudağın büküldü ya, ben
kahroldum. Seni kaptığım gibi kaçtım o anlarda, biz başka çocuklarla oynadık.
İnanılmaz bir hayvan sevgin var, sokaktaki
kediler, köpekler, sitedeki ördeklerimiz, kuşlar, karıncalar, kuzular, atlar
hepsini çok seviyorsun. Sık sık çiftliğe gittik atları sevdin, midilliye
bindin, öpmek istedin, izin vermedik çok kızdın, kuzuları, keçileri besledin.
Tavus kuşunun arkasından koştun. Her gün sabahları ve akşamları ördeklerimize
bakmaya gittik onları besledik, geçen sene kovaladıkları gibi kovalamadılar bu
sene bizi. Sokaktan geçen tüm kedileri pisi pisi diye bahçeye çağırdın, komşumuzun
kedisine severken yapmadığın kalmadı, sitemizin kurt köpeğinin adı senin için
kurtsi oldu. Geceleri kurtsiyi büyük bir mutlulukla, ellerinle, kemiklerle
besledin, hiç korkmadan.
Sokağımızdaki 6 yaş grubu kızlar en sevdiğin
arkadaşların oldu, onlara kızlaaaaaaar
diye seslenmeye başladın. Sen kızlaaaar dedikçe koşarak bize geliyorlardı çok
mutlu oluyordun sonra ilk onların isimlerini öğrendin.
Birden dilin çözüldü sonra bıcır bıcır
konuşmaya başladın, herşeyi net
söyleyemesen bile sürekli konuşmak istiyorsun. O kadar çok kelime söylemeye başladın
ki, sonra bazı kelimelerin sonuna –si
eki takmaya başladın. Annesi, dedesi, babası, annanesi, teyzesi, abisi, ablası,
golsi (top), kurtsi (kurt köpeğimiz),
atsi (at) , açsi (açılmasını istediğim birşeyi söylerken.), sen o –si ekini
ekledikçe biz çok eğlendik annecim. Çevremizdeki herkes de öyle konuşmaya
başladı sonra “nerdeymiş Kaan’ın
golsisi??”, “ Aaa kurtsi nerde kurtsi??” gibi. Komşularımız ise özellikle
onlara teyzesiiii diye seslenmene bayılıyordu. 3 kelimeden oluşan cümleler
kurmaya başladın 20 aylıkken. Atatürk’ü öğrendin, her Türk bayrağı gördüğümüzde
dahi heyecanlanıp Atatürk Atatürk ! diyorsun veya o ay yıldızı, bayrağımızı
nerde görüyorsan, oyuncaklarda, arabalarda, evlerde, çizgi filmlerde bile
görsen Atatürk diye yıkıyorsun ortalığı, çok mutlu oluyorum.
Yazın sonlarına doğru bisiklet merakın
başladı. Kocaman bisikletlere binmek istedin. Arada dedenin bisikletiyle gezdirdik
seni. Yetmedi senden büyük arkadaşlarının bisikletlerine binmek istedin, onlar
evin önünden geçtikçe çıldırıyordun, sonra seni de bindiriyorduk, tuta tuta.
Kendi binebileceğin bisikletler hoşuna gitmiyordu, ayaklarının henüz
pedallarına yetişmediği büyük bisikletlerin peşindeydin, söz verdik önümüzdeki
yaz alacağız sana annecim.
Dedene inanılmaz düşkünsün oğlum, onunla
birlikte yemek yiyor, denize gidiyor, duş alıyor, ve hatta son günlerde
geldiğimiz noktada beraber uyuyorsun! Dedenin sana olan sevgisini ise
kelimelerle anlatmam imkansız, dünyası oldun diyebilirim. Anneannene ise ayrı
düşkünsün, hep gözü senin üstünde olsun istiyorsun, dans ederken bile anneannen
sana bakıp, alkışlayıncaya kadar anneanne diye bağırıyorsun, yaz başında
annesiiii diye seslenirken, şimdi tezauratlarla anneanne diyorsun, bayılıyorum,
özellikle yemek yaparken de merakından kucağından inmiyorsun, beraber parklara
yürüyüşlere gidiyorsunuz. Karşılıklı birbirinize çok düşkünsünüz.
Bir de bu yaz baban seni çooooook özledi
oğlum, ben senden henüz 1 gün bile ayrı kalmamışken o aylardır görmüyor, sadece
1 kez 2 günlüğüne gelebildi yanımıza, o yüzden onu anlamam ve hislerine
tercüman olmam mümkün değil. Sadece fotoğraflarınla ve videolarınla yetindi,
çok çok çooook özledi! Telefonda “alooo baba??” dediğin zaman ona eridi, bitti.
Seninle koca bir yazı böyle bitirdik oğlum,
sen büyüdün, çocuk oldun…
Ve sen oğlum, büyüdükçe, paylaşımlarımız
arttıkça, birlikte geçirdiğimiz her an, çok çok daha keyifli olmaya başladı. Hiç
konuşmadan, bir an göz göze bakışıp güldüğümüz oluyor, bayılıyorum… Büyüyorsun
oğlum ve ben, büyümeni an be an yaşayabildiğim için çok mutluyum…
Seni çooook seviyorum…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder