25 Eylül 2016

Kardeş İlişkileri



Ben ailemin tek çocuğuyum o yüzden kardeşle paylaşılan bir hayatı tam anlamıyla bilmiyorum. Hamileliğim boyunca da en çok düşündüğüm, bebeğin doğumundan sonra da beni en endişelendiren konu buydu. Kaan kardeşine ne tepki vericek, nasıl karşılayacak, üzülecek mi diye düşünmekten kendimi alamıyordum. Doğuma girerken bile aklım hep Kaan'daydı. Belki de abarttım bilmiyorum ama dedim ya kardeşim yok ve o paylaşılan hayatta hissedilenleri bilmiyorum.

Kaan ailenin ilk torunu, gözbebeğimiz, şımarık bir çocuk hiç değil ama nihayetinde evin tek çocuğuydu. Aşırı dozda sevgiyle yoğuruldu. Anne baba sadece onun, dedesini, anneannesini kimseyle paylaşmak zorunda değil, istediği oyuncağıyla istediği zaman oynama şansı var, ihtiyacı olduğunda herkes sadece onunla ilgileniyor vs vs her tek çocuğun yaşadığı durum aslında. Böyle bir özgürlük alanına bir gün bir ortak geliyor.

Düşünüyorum da, büyük bir heyecanla koşup annesine sarılmaya geldiğinde, annesinin kucağında kardeşini emzirdiğini görücek, bağıra çağıra şarkı söylemek istediğinde, birileri ona şşşştttt sessiz ol kardeşin uyuyor diyecek, yürümeye başladığında eşyalarını karıştırabilecek, en sevdiği oyuncağıyla oynamak için sıra beklemek zorunda kalabilecek, en ufak birşeyde ama sen abisin o daha bebek, denicek, sen demesen eş dost akraba diyecek. Böyle düşününce, çok ağır değil mi? Abi olmayı, evin büyük çocuğu olmayı o seçmedi ki???


Hamileliğim boyunca hep bunları düşündüm işte, herkes Kaan naif bir çocuk bak gör öyle hırçınlıkları olmayacak, çok kıskanmayacak dedi. Hırçınlaşmaması, büyük tepkiler vermemesi beni daha çok korkuturdu, ya içine atarsa, içten içten çok üzülürse, ya o curcunada anlamazsam, onu daha çok üzersem, ihmal edersem diye öldüm, öldüm!

Onu kırmayacak bir yaklaşım, kardeşine alışması için sakin, yumuşak bir geçiş dönemi olmalıydı elbet. Nasıl davranmam gerektiğini bilmiyordum ki, o yüzden zaten yanlış davranmaktan, davranışlarım sonunda Kaan'ı kırmaktan çok korktum.

Bağırarak ya da susarak, vurup kırarak ya da ağlayarak, hırçınlaşarak, mızmızlanarak bir şekilde bir tepki verecekti bu çocuk, hayatında hiçbir değişiklik olmamış gibi devam etmesini asla beklemiyordum. Kardeşini yok da sayabilirdi, o yokmuş gibi de davranabilirdi ama o da bir tepkiydi nihayetinde. Kıskanmayacağını bir an bile düşünmedim, çok insani bir tepki çünkü, birden hayatına bir ortak geliyor. Şu yaşımda benim hayatıma ortak biri gelse, birden annem babam dahil herşeyimi paylaşmak zorunda kalsam ben de bi dakka noluyor, derim.

O minicik haliyle bunların altından kalkabilecek mi diye üzülüyordum. Doğru bir yol izlemek için pedagoglara ve Kaan'ı çok iyi tanıyan çocuk doktorumuza danıştım. Doğumun olacağı gün öncelikli Kaan'la ilgilenmek konusunda zaten hem fikirdik. Bebeğe Kaan'ın gözü önünde aşırı bir ilgi yok,  zaten bu bir klasik. Herkes, ona sorumluluk yüklercesine bak 'abi oldun artık'  cümlesi yerine, kardeşin oldu cümlesini kuracak. Bunlar ilk yapacaklarımız bunlardı.




Baran doğumhaneden çıktığında onunla ilk tanışanlardan biri dedesinin kucağında Kaan olmuş. Yapılan tüm ilk bakımlarını bebek odasının önünde izlemiş, çekilen fotoğrafları görünce heyecanının nasıl gözlerinden okunduğunu gördüm. Ben doğumdan çıktığımda Kaan uyumuştu. Ertesi sabah kardeşini görmek için büyük bir heyecanla hastaneye geldi, odaya girdiğinde ben Baran'ı emziriyordum, önce bir bize baktı, beni öyle yatakta görünce , bir durgunlaştı, ne yaptığımı da anlamadı, hadi gel! yanıma dedim, yatağa çıktı sarıldık. Sen kardeşinle tanıştın mı? dedim, biraz baktı önce sevdi, sonra ne yapıyorsun dedi bana, emziriyorum dedim, karnını doyuruyorum, bebekler böyle annelerinden süt içerek büyüyor, sen de böyleydin, sen de böyle süt içiyordun, şaşkın şaşkın dinledi, sonra kalktı. Bazen sevmek istemedi hiç zorlamadık, bazen de kucağıma verir misiniz? dedi, ısrarla. Özellikle fotoğraf çekiminde kucağından indirmek istemedi, sarıldı, ellerinden, kafasından öptü.




Sonraki adım olarak, hastaneden eve çıktığımızda evin her yerine Kaan'ın bebeklik fotoğraflarını koyduk. İlk günler fotoğraflara bakıp anne, bu Baran mı diye soruyordu. Hayır annecim o sensin, bak sen de böyle bebektin, sen de böyle ana kucağında uyuyordun diye anlatıyordum. Sonraki günlerde kendi fotoğraflarına bakıp anne bakar mısın ben de Baran gibi banyo yapıyormuşum, minicik yatakta yatıyormuşum gibi cümleler kurmaya başladı. Eve gelen misafirlere kendi fotoğraflarını gösterip ben de böyle bebekmişim bak diyordu, bağıra bağıra ben de burdayım demek değil de neydi bu, ne ağladım ne ağladım anlatamam. Herkesle Kaan'a daha hoşgörülü, daha ince düşünerek davranması konusunda kavga ediyordum, lohusalık, hormonlar hepsi başıma vurmuştu.



Baran doğduğu günden itibaren Kaan'ı kardeşinden hiç uzak tutmadık, ne zaman isterse sevmesine, kucağına almasına izin verdik, üzerini örttü, ninni söyledi, bazen uyuttu, hiç yapma, dur dokunma, sevme demedim, özellikle ilk günler.
Aksine hep gelsene annecim yanıma dedim. Emzirirken yanımda olmak istediği zamanlar oldu, merak ediyordu, yanımda oturmasına izin verdim, meraklı gözlerle bizi, kardeşini izliyordu, karnı mı doyuyor şimdi? Anlattım ona bak sen de böyle miniciktin, seni de böyle emziriyordum, bebekler böyle büyür. Emzirmeden sonra uyuturken de yanımda kalmasını istiyordum, beraber ninni söyleyip pışpış yaptığımız günler de oldu.

Her fırsatta bolca sarılıyordum, beni çok özlüyor olucak ki sımsıkı sarılıyordu bana ve sıklıkla onu ne kadar çok sevdiğimi tekrarladım tabii o da.

Herşeyi o kadar merak ediyordu ki,  nasıl uyuduğunu, nasıl banyo yaptığını, nasıl altını değiştirdiğimizi. Bu şüreçlerin hepsine onu dahil ettim, bezini getirmesini, banyo havlusunu getirmesini, kıyafetlerini giydirirken çorabını giydirmesini istedim. Bu süreçlere dahil oldukça, kenara itilmedikçe kardeşini daha çok sahiplendi, daha hızlı benimsedi ve daha çok sevdi.

Bana ihtiyacı olduğunu gözlerinin içinde gördüğüm anlar da oldu.  Kahroldum, hiç kıyamadığım için, aslında o da daha çok küçük olduğu için. Olabildiğince tüm vaktimi ona verdim.

Peki hiç mi tepki vermedi bu çocuk? En büyük tepkisini geceleri yattığı odasından kalkıp bizim yatağımıza gelmekle verdi. İlk günler kıyamadığım için hiç tepki göstermeyip sarılıp uyudum. Sonraları iki emzirme arası uyuyabildiğim kısa aralarda da kaliteli bir uyku uyuyamadığım için çok yorulmaya başladım ve geceleri Kaan'ı uyuduktan sonra tekrar yatağına götürüp yatırdım. Tekrar geldi, tekrar yatırdım, ağlayarak tekrar geldi. Bu her gece tekrarlanmaya başladı, neden uyanıp geldiğini sorduğumda ise korkuyorum tek başıma dedi, herkes burda uyuyor ben de burda uyumak istiyorum!

Danıştığım uzmanlar, bunun çok normal olduğunu, aynen kendisinin de telaffuz ettiği gibi, herkes aynı odada yatarken, kendisinin tek başına başka bir odada yatmasını kabul etmeyeceğini ve bebeği odadan ayırmadığım sürece de kalkıp kalkıp geleceğini söylediler. Öyle de oldu, her gece uyanıp geldi, çok ağlayarak uyandığı günler de oldu, aramıza gelip yattığında susuyordu. Bebeğin odasını ayırmayacağım için onun gelmesini de kabul ettim, hep birlikte uyuyorduk.

İlerleyen günlerde bana iyice düşkün olmaya başladı. Zaten bana çok düşkün bir çocuktu ama bir dedesinin, anneannesinin ona yemek yedirmesine ya da çişe götürmesine de birşey demezdi. Demeye başladı hatta herşeyinin anne tarafından yapılmasını istmeye başladı.

Baran'ı emzirirken birden Kaan'ın annem çişimi yaptırsıııınnnn!!!! sesiyle irkildiğim anlar olmaya başladı, Baran'ı memeden ayırıp Kaan'a koşuyordum.
Bu seferde memeden ayırdığım için Baran ağlamaya başlıyordu, tam kaos!

Yemek saatlerinde annem yedirsiiiiin!, giyinirken annem giydirsiiiiin! banyo zamanı annem yıkasıııın! lar başladı. Benden başka hiç kimsenin yapmasına izin vermiyordu. Bebeği de benden başka kimse emziremeyeceği için kendimi ortadan ikiye bölmeye karar vermiştim!. Baran da gazlı bir bebek olduğu için bir tek bende sakinleşiyordu. İnanılmaz yoruluyordum ve sinirlerim çok yıpranmıştı artık Kaan'a kızmamak için kendimi zor tutuyordum.

Uzmanlar bunun da çok normal olduğunu söyledi. Benimle olan bağını sımsıkı tutmak için böyle yapıyormuş, yemeğini başka birinin yedirmesine, başka birinin giydirmesine izin verirse ben onun özbakım ihtiyaçlarını tamamen bırakıcam ve O anneden uzaklaşmış olucak. Bu yüzden hiç bir zaman kimseye izin vermeyecekmiş, çok üzerine gitmeyin, bir süre sen yap dedi pedagog, ben de bıraktım.

Bir yandan da hem Baran'la hem de Kaanla ilgilenmek beni inanılmaz yordu kabul ediyorum, bir dönem sinir sistemim çöktü yorgunluktan. O çocuklara yetme yetememe psikolojisi beni bitirdi. Sürekli kendimi telkin ediyordum, geçicek Pelin bu günler geçicek!

Kaan'ı okula da başlatmıştım, gitmek istemediği günler oluyordu, konumuz hep aynıydı herkes evdeyse ben niye okula gidiyorum anne? Ben de seninle ve Baranla evde kalmak istiyorum. Böyle dediği zamanlarda göndermedim, zorlamadım. Bu konuyu okulumuzdaki pedagoga danıştığımda ise, Onu okula bıraktığım günlerde benim de çok işim olduğunu, eve dönmediğimi, işlerimi halledip onu almaya geleceğimi söylememi önerdi. İşe yarıyordu böyle söylediğim zamanlarda sorun çıkarmıyordu, sadece ona ne alacağımı soruyordu :)  


Zamanla hepimiz yeni hayatımıza alıştık, bu süreçte Kaan'ı hiç dışarda bırakmadığımız için sürece dahil oldukça o da daha çok benimsedi ve sahiplendi kardeşini.Yıpranmadı mı tabii ki yıprandı, kıskanmadı mı tabii ki kıskandı, çok üzüldüğü, yalnız hissettiği zamanlar olmadı mı hepsi oldu ama bu süreci daha sakin geçirdiğimize inanıyorum. Özellikle anne babanın tutumu ve birlikte hareket etmesi çok önemli, gerçekten sinirlerin zorlandığı anlar olabiliyor, olabildiğince sakin kalarak büyük kardeşi hırpalamamak önemli. Aynı zamanda da sessiz ol kardeşin uyuyor, koşma, bağırma uyanıcak gibi kendisini değersiz hissetmesin sebep olucak cümleler kurmamak gerekiyor. Onu da kardeşinin öz bakımına, uyutulmasına, banyosuna, giydirilmesine dahil etmek, oyunlarına ortak etmek, beraber gülmek onu kardeşine çok daha hızlı alıştırmış oldu. Biz vermesek de o zamanla abi sorumluluğunu aldı bunu şimdiden görebiliyorum ama biz onun da çocuk olduğunu,daha çok küçük olduğunu unutmuyoruz. 

Umarım bir ömür boyu birbirlerinin yanında tıpkı bugün olduğu gibi sımsıkı sarılarak dururlar.





1 yorum: